Türkiye'de enerji tüketiminde taşkömürü, linyit, petrol, doğalgaz, hidrolik ve jeotermal enerji, odun, hayvan ve bitki artıkları gibi birincil enerji kaynakları ile güneş enerjisi kullanılmaktadır. Elektrik enerjisi ve kok ise ikincil enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Nükleer enerjiden yararlanabilmek için de çalışmalar sürdürülmektedir.

Birincil enerji ve elektrik tüketim değerlerinde son 40 yılda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu dönemde birincil enerji tüketimi yıllık ortalama %5 ve elektrik tüketimi ise %11 civarında artış göstermiştir. Bu yüksek artış hızlarına rağmen, kişi başına birincil enerji ve elektrik tüketim değerleri gelişmiş ülke ortalamalarının gerisinde bulunmaktadır. Birincil enerji tüketimi 1997 yılında 73.3 milyon ton petrol eşdeğeri düzeyinden, 1998 yılında %1.1'lik bir artışla 74.1 milyon tona ulaşmıştır. Böylece kişi başına enerji tüketimi 1.168 kilogram petrol eşdeğerine yükselmiştir. 2000 yılında kişi başına birincil enerji tüketiminin 1.382 kilogram petrol eşdeğerine ulaşacağı tahmin edilmektedir.

1990-1995 yılları arasında yürürlüğe konmuş olan Altıncı Beş Yıllık Plan döneminde birincil enerji üretimi yılda %0.9 oranında artarak, dönem sonunda 26.3 milyon ton petrol eşdeğerine ulaşmıştır. 1997 yılında 27.7 milyon ton petrol eşdeğeri olan birincil enerji üretimi, 1998 yılında %4 oranında artarak 28.8 milyon ton petrol eşdeğerine yükselmiştir. Böylece ülke toplam birincil enerji talebenin yaklaşık %39'u yurtiçi kaynaklarla karşılanabilmiştir.

 

Türkiye'de enerji üretimi, büyük oranda kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. İretimin talebi karşılamadığı enerji türleri, ithalat yoluyla sağlanarak tüketiciye sunulmaktadır. Ülkedeki enerji talebinin ortalama %60'ı dış kaynak kullanımı ile karşılanmaktadır. Dış kaynak içerisinde en büyük pay petrolündür. Son yıllarda doğalgaz kullanımında da önemli artışlar olmuştur.

Yurtiçi kaynakların geliştirilmesi politikası çerçevesinde, 1980'li ve 1990'lı yıllarda üzerinde en çok durulan ve yatırım yapılan kaynaklar, linyit ve hidrolik enerji olmuştur. 1998 yılında ticari üretimin dörtte üçü bu kaynaklardan sağlanmıştır. Linyit termik santralleri, toplam enerji kurulu gücün 1980 yılında %20.9'una ve 1990 yılında %30'una ulaşarak, hidrolik enerji santrallerinden sonra enerji üreten ikinci önemli kaynak haline gelmiştir. Daha sonra düşüş eğilimine giren linyit termik santrallerinin toplam enerji kurulu güç içerisindeki payı 1997 yılında %27.6, 1998 yılında %26.6 olmuştur.

1998 yılında Türkiye toplam elektrik enerjisi kurulu gücü, 23.352 megawatta, ortalama üretim kapasitesi ise 111 milyar kilowatt saate ulaşmıştır. Fiili elektrik üretiminde hidrolik santraller %38, linyit santralleri %29.5 ve doğal gaz santralleri yaklaşık %22.3'lük paya sahiptir. Kişi başına düşen brüt elektrik tüketimi, 1970-1998 yılları arasında 244 kilowatt saatten 1797 kilowatt saatin üzerine çıkmıştır. 1998 yılında enerji sektöründe gerçekleştirilen yatırımların %39.7'si kamu, %60.3'ü ise özel sektör kaynaklıdır.

 

Çatalağzı Termik Santrali, Zonguldak

Türkiye'de birincil enerji talebinin 2000 yılında 93 milyon, 2010 yılında ise 179 milyon ton petrol eşdeğerine ulaşması beklenmektedir. Yapılan tahminlere göre birincil enerji üretimi ise 2000 yılında 31 milyon, 2010 yılında 52.2 milyon ton petrol eşdeğeri olacaktır.

Orta ve uzun dönemde enerji sektöründe ihtiyaç duyulan yatırımların karşılanmasında devlet kaynaklarının yanısıra özel sektörün de giderek daha ağırlıklı rol almasını sağlamak amacıyla, elektrik sektöründe özelleştirme çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca gerekli hukuki düzenlemeler yapılarak, özel sektör ve yabancı sermayenin Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet ve İşletme Devri Hakkı yatırım modelleri ile sektöre girmeleri sağlanmış, otoprodüktör sisteminin uygulanmasına kolaylıklar getirilmiştir. Yürürlüğe giren yasal düzenlemelerle, yerli ve yabancı sermaye şirketlerinin hidroelektrik, jeotermal ve nükleer enerji alanları dışında elektrik enerjisi üretmek üzere, kendi tesislerini kurmalarına ve ürettikleri elektriği pazarlamalarına imkan sağlanmıştır.