- İktisadi Gelişmeler
- Sanayii
- Para ve Bankacılık
- Madencilik
- Enerji
- Tarım ve Hayvancılık
- Ormancılık
- Haberleşme
- Fuarlar ve Ticari Tanıtım
- Reklamcılık
- Halkla İlişkiler
- Turizm
Tekstil
ve Konfeksiyon Sanayii
Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii, ülke kalkınmasında lokomotif
görevi yapan önemli bir yere sahiptir. Dünya pamuk üretiminde
altıncı sırada bulunan Türkiye, tekstil ve konfeksiyon konusunda
da dünyanın önemli üreticileri arasında yer almaktadır. Sektör
üretiminin %70'i ihraç edilmektedir. İhraç edilen ürünlerin %80'ini
pamuklu ürünler oluşturmaktadır.
Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii, günümüzde dünyanın önde gelen 10 ülkesindeki tekstil üreticisi rakipleri ile rekabet edebilecek seviyeye ulaşmıştır. Son yıllarda özellikle boya-baskı-apre ve konfeksiyon sanayiinde kapasite artışları gerçekleştirilmiş, iplik ve dokuma alt sektörlerinde modernizasyon ya da yenileme yatırımları ağırlık kazanmıştır. Tekstil makineleri teknolojisinde de son yıllarda kaydedilen önemli gelişmelere paralel olarak, özellikle dokuma sanayiinde faaliyet gösteren büyük işletmeler makina parklarını hızla yenilemektedir.
Tekstil ve konfeksiyon üretiminde son derece dinamik bir yapıya sahip olan Türk özel sektörünün payı %95'lere ulaşmıştır. Ayrıca yabancı sermayeli çok sayıda firma mevcuttur. Sektörde yaklaşık 4 milyon kişi istihdam edilmektedir. Vasıflı işgücü konusunda herhangi bir sorunla karşılaşılmamaktadır. Tekstil ve konfeksiyon üretiminin en yoğun olduğu şehirler arasında İstanbul, Bursa, Denizli, Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Antalya, Mersin ve Malatya bulunmaktadır.
Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii, günümüzde dünyanın önde gelen 10 ülkesindeki rakipleri ile rekabet edebilecek seviyeye ulaşmıştır.
Sektördeki ihracat gelirlerinin, %75'i hazır giyim ve %25'i tekstilden elde edilmektedir. Türkiye, 1997 yılında hazır giyim ihracatında dünyada altıncı sırada yer almıştır. Hazır giyim sektörünün 1998 yılı ihracatı ise bir önceki yıla göre %5.6 oranında artış göstererek 7 milyar doları aşmıştır. Avrupa Birliği ülkelerine yapılan tekstil ve konfeksiyon ihracatında Türkiye, Çin'in hemen arkasından başı çekmektedir. Ülkeler bazında ise Almanya, ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Rusya Federasyonu, Türkiye'nin en önemli pazarları arasında yer almaktadır.
Türk hazır giyim sanayicileri sektörle ilgili tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, ISO 9000, ISO 14000 gibi kalite ve çevre yönetim sistemlerini, "ecolabel" gibi çevre ile ilgili diğer uygulamaları derhal benimsemektedir. Sektör mensubu girişimciler, Avrupa, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkelerinde, Bağımsız Devletler Topluluğu'nda ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nde ortak yatırımlar yapmaktadır. Ayrıca sektör temsilcileri uluslararası tekstil ve konfeksiyon örgütlerinde de başarılı çalışmalarda bulunmaktadır.
Deri
Sanayii
Türk deri sanayii gerek üretim değeri gerekse ihracat potansiyeli
açısından ülkenin en önemli sektörlerinden biridir. Sahip olunan
deneyim, teknolojik düzey ve yüksek üretim kapasitesi nedeniyle
ülkede deri işleme sanayii çok gelişmiştir. Özellikle Tuzla, Menemen
ve Çorlu Organize Deri Sanayii Bölgeleri'nin devreye girmesi ile
deri işleme kapasitesinde önemli bir artış meydana gelmiştir.
Deri ve deri mamulleri sektörü, imalat sanayiindeki %2.2, toplam
sanayi istihdamındaki %1.5'lik payıyla Türkiye'nin 10. büyük sanayi
koludur. Bir milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren sektörün,
yurtiçinde yabancı turistlere doğrudan yapılan satışları ise 1.5
milyar doları bulmaktadır. En fazla ihracat yapılan ülkelerin
başında Almanya, Fransa ve Rusya Federasyonu gelmektedir.
Gıda
Sanayii
Gıda sanayii, sanayi sektöründe oluşturulan toplam katma değer
içinde %20'lik bir paya sahiptir. Katma değer oluşumu ve verimlilik
bakımından, özel sektör kuruluşlarının açık farkla önde olduğu
görülmektedir.
Gıda sanayiinde faaliyet gösteren özel sektör kuruluşları veya işletmeleri, Batı Anadolu ve Marmara bölgelerinde, buna karşılık kamuya ait olanlar ise Orta Anadolu'da yoğunlaşmışlardır. Türkiye'de kamu kesimi gıdayla ilgili olarak özellikle şeker, çay, tütün ve alkollü içki üretimi yapmaktadır. Bununla birlikte, 1990'lı yıllarda kamuya ait gıda kuruluşlarının önemli bir bölümü özelleştirilmiş, geriye kalanlar da özelleştirme programına alınmışlardır. Gıda sanayii, daha çok küçük ve orta ölçekli işletmelerin ağırlıklı olduğu bir sektördür. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı 250 bin civarındadır.
Gıda sanayii, daha çok küçük ve orta ölçekli işletmelerin ağırlıklı olduğu bir sektördür.
Türkiye'de gıda maddelerinden et, süt ve süt ürünleri, un ve unlu mamüller, şeker, alkollü ve alkolsüz içecekler, tütün, sebze ve meyvelerin değerlendirilmesi ya da işlenmesi, bitkisel ve hayvansal yağ ve su ürünleri üretim kollarında 25 binin üzerinde firma faaliyet göstermektedir. Tütün üretimi bakımından son derece uygun çevre şartlarına sahip olan Türkiye, dünyanın en önemli tütün üreticisi ülkesi durumundadır. 1998 yılında 590 milyon dolarlık tütün ihracatı gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'de un ve unlu mamüller, dondurulmuş sebze ve meyveler, domates salçası ve konserveler, çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru kayısı gibi geleneksel gıda ürünleri üretimi giderek artmaktadır. Bu ürünler dünyanın hemen hemen her yöresine ihraç edilmektedir. Ayrıca ülkede üretilen zeytinyağı ve sofralık zeytin, fındık, şeker ve şekerli mamüller, lokum ve helva dünya çapında bir üne sahiptir.
Meyve ve sebze konserveleri ihracatının en önemli kalemini, domates salçası oluşturmaktadır. ülkede bol miktarda domates üretimi yapılması ve sektörün teknolojik yenilikleri yakından izlemesi Türkiye'nin bu alanda rekabet üstünlüğü kazanmasını kolaylaştırmaktadır.
Yüksek kalite ve fiyatların uygunluğu nedeniyle uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlamış bir diğer gıda alt sektörü de makarna sanayiidir. Dünyanın önemli makarna ihracatçısı ülkeler arasında olan Türkiye'nin makarna ihracatı hızlı bir şekilde büyümektedir.
Günümüzde Türk girişimcileri, gıda sanayiinde geleneksel becerilerini modern teknolojinin imkanlarıyla birleştirerek ve yeni pazarlama yöntemleri uygulayarak dünyaya açılmaktadırlar.
Otomotiv
Sanayii
Türk otomotiv sanayiinin temelleri 1950'li yıllarda atılmıştır.
İlk kez 1954 yılında askeri jip ve kamyonet montajıyla başlayan
otomotiv sanayii üretimi, ticari kamyon ve otobüs montajlarıyla
devam etmiştir. Otomobil üretimi alanında ise ilk ciddi seri üretime
1966 yılında geçilmiştir. Otomobil'de OTOSAN ile başlayan üretim,
daha sonra TOFAŞ ve RENAULT firmalarının yatırımları ile hızla
gelişerek devam etmiştir.
Türkiye'de otomotiv sanayiinin istikrarlı bir gelişme göstermesine imkan veren gelişmeler 1980'lerden sonra meydana gelmiştir. Aynı dönemde talepteki artış ithalata da yansımıştır. 1990 yılında başlayan Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde otomotiv sektörünü ilgilendiren bir dizi önlem alınmıştır. Bu önlemlerle otomobil ithalatında koruma oranları önemli ölçüde düşürülmüş, yıllık 100 bin adet üretim kapasiteli yeni yatırımlara ve yeni model üretimine özel teşvikler getirilmiştir.
Benzer teşvikler otomotiv yan sanayiine de sağlanmıştır. Ayrıca otomotiv ana ve yan sanayii özel önem taşıyan sektörler kapsamına alınmıştır. 1990'da indirilen gümrük vergilerinin özendirdiği ithalatta görülen aşırı artış, yurtiçi üretimin azalmasına neden olmuştur. Bununla beraber yerli otomotiv firmaları da yeni yatırımlara yönelmiş, mevcut ürünlerin yanında daha modern teknolojiler ile üretilen araçları ve özellikle son yıllarda da yeni modellerini piyasaya sürmüşlerdir. Ayrıca mevcut servis ve bakım ağlarını güçlendirerek ithal araçlara karşı avantaj sağlamışlardır.
Ülkede otomotiv sektöründe üretim yapan 18 firmanın 14'ü Avrupa Birliği kökenlidir. 1998 yılında 239.937 adet otomobil, 104.565 adet ticari araç ve 60.500 adet traktör olmak üzere toplam 405.002 motorlu taşıt aracı üretilmiştir. Aynı yıl 179.724'ü ithal olmak üzere 477.960 adet motorlu taşıt aracı satılmıştır. 1998 yılı otomotiv ana ve yan sanayii ihracatı ise 1.5 milyar dolara yaklaşmıştır.
Otomotiv sanayii gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de teknolojik gelişmenin temelini oluşturmaktadır. Bu sanayinin kurulması ile Türkiye'de başta demir çelik olmak üzere lastik, plastik, cam gibi temel sanayiler yanında özellikle parça üreten yan sanayide çok önemli gelişmeler olmuştur. Kuruluş halindeki savunma sanayiinin de temel taşını otomotiv sanayi oluşturmaktadır.
Otomotiv sektörü diğer sektörlerde rastlanmayan ölçüde ana sanayii, yan sanayii, yetkili bayii ve servisleri ile bir bütünlük içindedir. Bu bütünlük "Toplam Kalite" felsefesinin her alanda benimsenmesi ile hayata geçirilmektedir. Bu suretle tüketicinin korunmasında ve ürün kalitesinin uluslararası ölçeklere ulaşmasında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Sektörün en önemli gücü çok iyi yetiştirilmiş olan insan kaynağıdır. Sektör ekonomi içinde doğrudan ve dolaylı olarak yarım milyon kişiye iş imkanı sağlamaktadır.
Otomotiv sanayii gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de teknolojik gelişmenin temelini oluşturmaktadır.
İlaç Sanayii, gelişmiş ülkeler düzeyindeki üretim teknolojisi ile ülke ekonomisinde dikkate değer bir yere sahiptir.
Ülkede beyaz eşya sektörü yüksek rekabet gücü ile dünya pazarlarındaki rakiplerini zorlamaktadır.
Dayanıklı
Tüketim Malları
Türkiye'de beyaz eşya sektörü canlı bir dönem yaşamakta ve sektöre
olan talep gün geçtikçe artmaktadır. Sektör teknolojik gelişmelere
anında ayak uydurabilmekte; üretim, pazarlama ve servis ağları
bakımından rakiplerini zorlamakta ve yüksek rekabet gücü elde
etmektedir. Sektörün ülke genelinde gelişmesinin bir başka nedeni
de ürün genelindeki düşük doymuşluk oranlarıdır. Bu nedenle potansiyel
talep yüksek olmakta, yeni üreticiler ve stratejik ortaklar piyasaya
girebilmektedir. Nitekim son yıllarda dünyaca tanınan yabancı
firmaların ülke piyasasına girişi artmıştır. Gümrük Birliği ile
birlikte Bosch-Siemens Grubu ve İtalyan Merloni Türkiye pazarında
üretim ve pazarlama faaliyetlerine başlamıştır. Nihai tüketicilerin
satış sonrası hizmet konusunda hassas davranması ve ürün alırken
yaygın bayi-yetkili servis ağlarının varlığına dikkat etmesi,
piyasada kalıcı bir yer edinmek isteyen yabancı üreticilerin yerli
firmalar ile ortaklık kurmalarına yol açmıştır. Sektör ürün bazında
net ihracatçıdır.
Geleneksel işleme teknikleri ile Türk kuyumculuk sanayii dünya çapında bir üne sahiptir.
Kuyumculuk
Türkiye'de kökleri çok eskilere dayanan bir kuyumculuk geleneği
vardır. Anadolu'da yerleşmiş birçok medeniyetten etkilenen kuyumculuk
sanatı, özellikle Osmanlı döneminde en parlak dönemini yaşamıştır.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul, dünyanın en önemli
kuyumculuk merkezi haline gelmiştir. Nitekim Türk kuyumculuk sanayii,
bugün, sahip olduğu bu zengin kültürel mirası, yeni ve modern
tekniklerle birleştirmek suretiyle dünya çapında haklı bir üne
kavuşmuştur. Telkari, Savat ve Hasır gibi sadece Türkiye'ye özgü
geleneksel teknikler de büyük ilgi görmektedir. ülkenin ihracatçı
sektörleri arasında çok yeni olmasına rağmen kuyumculuk sanayii,
özellikle son yıllarda çok iyi bir performans göstermiştir. Nitekim
1995 yılında 60 milyon dolar olan mücevher ihracatı, 1998 yılında
217 milyon dolara ulaşmıştır. ıhracatın neredeyse tamamı gümüşten
yapılan mücevher mamullerinden oluşmaktadır. En fazla ihracat
yapılan ülkeler arasında Almanya, Amerika ve Japonya yer almaktadır.
Kimya
Sanayii
Türk kimya sanayii 1950'lerden bu yana önemli gelişmeler kaydetmiştir.
Bu tarihten önce tamamen ithalat yoluyla karşılanan yurtiçi talep,
bugün %60 oranında yurtiçi üretim ile karşılanabilmektedir. Kimya
sanayii üretimi, toplam imalat sanayii üretimi içerisinde %7lik
bir paya sahiptir. Gün geçtikçe büyüyen bu sanayi dalı ülkede
birçok sektöre girdi sağlamaktadır. 1998 yılı ihracatı 1.03 milyar
dolar olan kimya sanayii, diğer sektörlere sunduğu girdiler bakımından
da ihracata dolaylı olarak önemli katkılar sağlamaktadır. Özellikle
deri ve tekstil sektörlerine getirdiği katkıdan ötürü, sektörün
ihracatının artmasına ve kalitesinin yükselmesine etkisi büyüktür.
Ülkede kimya sanayii alanında 270'i büyük ölçekli olmak üzere
toplam 970 işletme faaliyet göstermektedir.
Kimya sanayii alt sektörlerinden olan Eczacılık Sektörü, üretim ve ihracat imkanına sahip, katma değeri yüksek olan sektörlerden biridir. Yıllık ortalama 100 milyon doları geçen ihracatı ve gelişmiş ülkeler düzeyindeki üretim teknolojisi ile ülke ekonomisinde dikkate değer bir yere sahiptir. Özellikle ilaç sanayii, 1984 yılında yürürlüğe giren "İyi Üretim Uygulamaları"nın (GMP-Good Manufactoring Practices) gerektirdiği yatırımları yaparak teknolojik gelişimini hızlandırmış, Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslanabilir bir teknolojik düzeye ulaşmıştır. İlaç üretiminde kullanılan hammaddelerin yaklaşık %80'i ithalatla sağlanmakta ve 4007 çeşit ilaç üretilmektedir.
Aselsan Akyurt Mikroelektronik Tesisleri
Elektronik
Sanayii
En son teknolojik ürünlerin Avrupa ile aynı zamanda piyasaya sunulduğu
Türkiye'de, elektronik sanayii hızla gelişen sektörlerden biridir.
Girdi konusunda dışa bağımlılığı büyük çapta devam eden sektör,
tasarım ve teknolojisini önemli ölçüde üretir hale gelmiş, Avrupa
pazarlarında rekabet edebilir bir seviyeye ulaşmıştır.
1998 yılı elektronik sanayii toplam üretimi 1989 yılına göre %102'lik bir artışla 1.15 milyar dolardan 2.34 milyar dolara yükselmiştir. Toplam üretim tutarındaki artışa paralel olarak, ihracat da 1989 yılına göre %574'lük bir artışla 186 milyon dolardan 1.256 milyon dolara ulaşmıştır. 1989 yılından bugüne her yıl artan bir trend gösteren ihracat, Türk elektronik sanayiinin genellikle ihracata yönelik üretim yaptığını göstermektedir.
1998 yılı elektronik sanayii toplam ihracatının %70'ini tüketim cihazları alt sektörü oluşturmuştur. Renkli televizyon ihracatı bu alt sektörün en önemli mal grubudur. Nitekim bir önceki yıla göre %89.5 oranında artan renkli televizyon ihracatı, 1998 yılında 736 milyon dolara ulaşmıştır.